15 Haziran 2018 Cuma

Dünya Kupası Seyir Defteri: Altın Kafalar ve Altın Adam



Pek de beklenilmeyen ancak beklenenin üstünü veren bir açılış maçının ardından Dünya Kupası yavaş yavaş hızlanmaya başladı. Günün ilk maçı A Grubu'nun ikinci maçıydı. Grubun favorisi olan ve hem stoperde hem de forvette müthiş ikililere sahip Uruguay ile grubun ikincilik için Rusya ile en büyük favorisi, Salah önderliğindeki Mısır arasındaydı.
Tabi Şampiyonlar Ligi finalinde sakatlanan Salah, sakatlığı yeni geçtiğinden sonraki maçlar düşünülerek oynatılmadı, bunun nedeni de hedef maçların aslında Rusya ve Suudi Arabistan maçları olması. Savunma anlamında sağlam başlayan Mısır, merkezden baskı yaparak Uruguay'ı kanat oyunu oynamaya zorladı. Bu da zaten kanatta yetenekli ayaklara sahip olmayan Uruguay'ı duraklattı. Zaten biri stoperden devşirme bir bek olan hatta ters ayaklı bek olarak oynatılan Caceres, diğeri ise Man United'da beklenen gelişimi gösterilemeyen ardından yuvası Penarol'e dönen 25 yaşındaki Guillermo Varela. Mısır savunmada iyi isimlere sahip olmasa da, rakip kanatlardan yüklenince uzun boylu stoperleri ile ortaları savuşturmayı başardı. Zaten kilidi açabilecek yaratıcı ayaklara sahip olmayan Uruguay, zayıf rakibine üstünlük kuramadı ve pozisyon bulamadı. Durum böyleyken hem kanatta hızıyla fark yaratacak Laxalt'ın hem de orta sahada üstünlük kurdurabilecek Torreira'nın girmemesi şaşırtıcıydı. Geriye yaslanan, ileriye hızlı kontralarla çıkmaya çalışan Mısır, Salah'ı aradı. Trezeguet ve Warda ile bu kontralardan yararlanamayan Mısır, belki de son on dakikada Salah'ı oyuna soksa maçı kazanabilirdi. Ancak Uruguay karşısında bir puanı yeterli gördüler ve diğer iki maçtan puan almaya odaklandılar, özellikle Rusya ile oynayacakları maç onlar için kritik. Rusya'nın açılış maçındaki farklı galibiyetinin ardından artık Rusya'yı kesin olarak yenmeliler. Yine de Mısır, topa sahipken kolay kolay topu kaybetmedi ve geride eksik yakalanıp rakibin hızlı çıkmasına olanak sağlamadı. Uruguay ise tam tersine boşluk bulmak için yaptığı yan paslarda topu sık sık kaptırdı. Hatta o kadar dikine gidemediler ki zaman zaman Godin "siz yapamazsanız ben yaparım" dermişçesine ileriye çıktı. Salah gerçekten de çok belirleyici olabilirdi. İkinci yarı Uruguay daha fazla pozisyon bulsa da Suarez'in gününde olmamasıyla golü bulamadılar, bu iki pozisyonu Cavani'nin yeteneğiyle hazırladığını ve harika iki pas attığını söylemek gerek. Maçın tek golü ise Uruguay'dan Gimenez ile geldi, o da beklendik bir şekilde, duran top Gimenez ile. Zaten bu gibi rakibin geriye yaslanıp maçı kilitleyeceği maçlar onlar için zor olacak, bu yüzden bu kolay grup aslında Uruguay için pek de kolay değil bugün görüldüğü üzere. Yine de Gimenez-Godin ikilisi duran toplarda bu gibi maçlarda kilidi açabilir, tıpkı yine bugün olduğu gibi.


Fas-İran maçı ise çok tempolu geçti. Özellikle ilk yarıda tempo oldukça yüksekti. Kaliteli ayaklara sahip olan Fas maçı domine etse de elemelerde yalnızca iki gol yiyen İran, beklendiği üzere geriye yaslanıp Jahanbakhsh gibi hızlı oyuncularla kontrayla gol bulmaya çalıştı. Fas oyunda üstün olsa da golü bir türlü bulamadı ve 2014'te Fas asıllı Fransız Nasser Larguet'in federasyonda sportif direktör olarak göreve gelmesinin ardından verilen tüm çalışmalar bir ters vuruş ile çöpe gitti. Ülkesinde ve liginde yerli yetenekler çıkaramayan Fas, Larguet'in de dediği üzere geçici bir çözüm olarak yurt dışında doğan Fas asıllı oyuncuları milli takımda oynatabilmek için kolları sıvadı ve Fransa, Belçika, İspanya ve Hollanda'ya birer scout yolladılar. Real Madrid sağ beki - milli takımda mecburen sol bekte oynuyor - Achraf Hakimi de bu projenin kazandırdığı oyunculardan birisi. Munir El Haddadi için de uğraştılar ancak Euro 2016'da son dakikalarda oynamasından ötürü onu kadroya katamadılar, bu yüzden önce FIFA'ya ardından CAS'a gittiler. Ancak bu işin başka bir tarafı. Kısacası tüm bu çalışmaların ardından tarihlerinin en iyi kadrolarından birisiyle Dünya Kupası'na gitseler de mutlak kazanmaları gereken maçı kazanamadılar ve zorlu gruptan büyük bir sürpriz olmazsa elenip ülkelerine geri dönecekler, üstelik de 90+5'te kendi kalelerine attıkları bir gol yüzünden. Afrikalı olmasa da Afrika'daki en iyi hocalardan olan Herve Renard için bu maç büyük bir hayal kırıklığı olsa gerek. İran ise 20 yıl sonra ilk kez Dünya Kupası'nda maç kazandı. Bu kadro kalitesi anlamından düşük ancak disiplinli olan takım bir sürpriz yapar mı göreceğiz. Eğer yaparlarsa Quieroz'a gösterilen güvenin boşa olmadığını da göreceğiz.


Dünya Kupası şu an günümüzün, belki de tarihin en büyük iki oyuncusunun en büyük laneti. Ne Şampiyonlar Ligi, ne azılı defanslar, ne geçit vermeyen kaleciler ne de büyük kulüpler. Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo eninde sonunda bu engelleri aşan isimler. Beklentileri zaten her yıl daha da aşan bu ikilinin başaramadığı tek şey Dünya Kupası'nı kazanmak. Beşer kez Ballon d'Or'u kazanan bu iki isim de Dünya Kupası'nı hiç kazanamadı. Ronaldo Euro 2016'yı Portekizle kazanınca bu yük omuzlarından biraz kalktı ancak üç Dünya Kupası'nda üç gol atması onun için büyük bir eksi. Bu elbette ondan bir şey götürmüyor, tıpkı Messi'nin finale çıkmasına rağmen kupayı alamaması gibi. Ancak bu iki azimli ve hırslı oyuncu en büyük kupayı kazanmak istiyor ve belki de bu son şansları. Bunu başarmak isteyen ikiliden sahneye çıkan önce Ronaldo oldu, üstelik rakibi de formasını giydiği takımın ülkesi, bir de kendisine maçla aynı gün vergi kaçırdığından 2 yıl hapis cezası veren - ancak 18 milyon Euro para cezasına çevirildi - ülkeye karşı. İlk üç maç kalite anlamında ne kadar eksikse, bu maç o kadar parlaktı, tıpkı Ronaldo'nun performansı gibi. Önce penaltıyı aldı ve gole çevirdi, ardından dünyanın en formda kalecisinin büyük ve beklenmedik hatasıyla ikinci golünü attı, ardından da son dakikalarda frikikten durumu eşitleyerek ne kadar odaklanmış olduğunu herkese gösterdi. Ronaldo bu maçla beraber önceki üç Dünya Kupası'nda attığı gol sayısına ulaştı. Turnuvaya iyi başlayan Ronaldo, bu formunu devam ettirip bir kez daha zirveye çıkar ve Ballon d'Or'u altıncı kez kazanarak rekor kırar mı göreceğiz. 

İspanya'ya gelirsek, turnuva öncesinde sahip olduğu kadro kalitesi ve derinliği, tecrübesi ile favorilerden olan Matadorlar, Lopetegui'nin saçma kararı ile kafalara "acaba" soru işaretini getirdi. Euro 2016'da olduğu gibi bir hayal kırıklığı yaşarlar mı diye düşünsek de önce 1-0'dan beraberliği sağladılar, ardından 2-1'den maçı çevirdiler. İlerleyen safhalarda bu durumun onları ne kadar etkilediğini göreceğiz ancak şu anlık fazla etkilediği söylenemeyebilir, tabi De Gea'nın yediği o gol bundan mı ötürü yoksa bir anlık şanssızlık mıydı göreceğiz. Harika bir sezon geçiren ve dünyanın en iyi sağ bekleri arasına yavaştan giren Odriozola'nın oynamaması şaşırtsa da Nacho attığı harika golle daha da şaşırttı. Lopetegui ve De Gea İspanya için kötü haber olsa da Diego Costa'nın performansı umutlandırmış olmalı. Brezilya yerine Avrupa temsilcisini seçen Costa, Euro 16'da bekleneni veremedikten sonra formayı kaptırsa da bu maçta attığı iki golle - birisi mükemmel bir forvet golü, diğeri ise pozisyon takibi - takımın tek soru işareti olan forveti sırtlanabileceğini gösterdi, her ne kadar Portekiz defansı sorunlu olsa da performansı umut vericiydi.

Bu sayfaların yeni kısmı olarak da "günün" ödüllerini vereceğim:

Günün oyuncusu: Cristiano Ronaldo
Günün maçı: İspanya-Portekiz
Günün anı: Ronaldo'nun frikiği ve İran'ın son dakika golü
Günün hayal kırıklığı: David de Gea ve Luis Suarez
Günün golü: Nacho'nun durumu 3-2 yapan golü
Günün takımı: İran
Günün yükselen performansı: Mohamed El Shanawy
Günün kalecisi: Mohamed El Shanawy
Günün savunmacısı: Jose Maria Gimenez
Günün orta sahası: Isco
Günün forveti: Cristiano Ronaldo
Günün çıkarılan dersi: Konsantre ol. Son dakikalarda gol yeme.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder