1 Ekim 2014 Çarşamba

TABELAYI DEĞİŞTİRMEK



Beşiktaş'ın bir kez daha yolu Londra'ya düştü. Kuzey Londra temsilcisi Arsenal'in ardından bir başka Kuzey Londra temsilcisi, Arsenal'in ezeli rakibi Tottenham ile Avrupa Ligi'nin 2. grup maçında karşılaşacak Beşiktaş. İlk maçında ironik bir şekilde "Pınarbaşı" söylenirken gol yiyip, son anda 2 puanı kaybeden ve son dakikalarda yenilen gollere bir kez daha engel olmayan Beşiktaş yarın zorlu bir sınava çıkıyor, ancak bu sınav sanıldığı kadar zor değil.


 İngilizlerin tıpkı Amerikalılar gibi "kendilerini üstün görme" gibi bir alışkanlıkları vardır. İngilizler her şeyde en ileridir, en iyidir, bu futbolda da böyledir. Kendi liglerini, haklı olarak, dünyanın en iyi ligi olarak görürler, kendi oyuncularını çok överler, ki bu genelde abartılıdır. Gariptir ki İngiliz oyuncular İngiltere dışına fazla çıkmaz, çıktıklarında da fazla başarılı olamazlar! Ligleri ise bir çok farklı ülkeden bir çok futbolcuya sahiptir. Tüm bunlara rağmen futbolun en ileri olduğu yer, en çekişmeli ligi kuşkusuz İngilteredir. Kendi ligleri kadar değerli gördükleri tek kulüp organizasyonu Şampiyonlar Ligi'dir. Zaten çeşitli kupa maçlarından dolayı geniş olan kadrolarını genelde rotasyonlu şekilde kullanırlar. Tottenham geçen sene Bale'ı sattıktan sonra çok fazla transfer yapıp kadroyu genişletti ama fazla etkili bir kadroya sahip olamadı. Bir Avrupa Ligi maçı olduğundan yarın as bir kadrodan çok yedek-as karması bir takımla çıkacaklardır. Bu da Beşiktaş'ın lehine bir durum. Ancak bu geniş kadroda bir çok kaliteli ismin olması ve geçen seneki Tottenham'ın aksine oynattığı hücum futboluyla Southampton'da dikkatleri çeken Pochettino'nun takımın başında olması, ki sezonun ilk haftalarında oldukça iyilerdi, iki dezavantaj.

 Arsenal maçlarında gördük ki Beşiktaş zorlu rakiplere karşı müthiş bir direnç gösteriyor ve maça ortak oluyor. Pozisyona girmekte sıkıntı çekmese de pozisyonları gole çevirmekte zorlanıyor, tıpkı Arsenal maçında olduğu gibi. Yarın bu konuda Ba'ya büyük iş düşüyor. Tabi her şeyi Ba'dan beklemek yersiz, ileride tek kaldığında ve gerekli pasları alamadığında her forvet gibi o da yetersiz oluyor, ona şans yaratma konusunda da kanatlarda adam eksiltebilme özelliği ile Töre, pozisyona girebilme-yaratabilme özelliği ile Olcay'ın yardım etmesi gerek, bir de Oğuzhan/Sosa ikilisinden hangisi oynarsa en büyük pay onlara düşüyor. Özellikle Oğuzhan oynarsa son haftalardaki formsuzluğunu silkinip atması lazım. Büyük iş düşen ikili ise ortadaki Veli-Atiba ikilisi. Çok iyi alan daraltan, oyunu tutan, yaptıkları preslerle top kapıp takımı kontraya çıkarabilen ikili büyük takımlara karşı müthiş, rakibi bozmakta çok iyiler, ancak iş yaratıcılığa gelince sınıfta kalıyorlar, zaten Beşiktaş bu yüzden ligde kapanan takımlara karşı zorlanıyor. Yarın Londra'da Veli-Atiba ikilisinin yeri garanti, rakibin orta sahasını bozmaları maçın kilit faktörlerinden birisi, zaten Bilic'in onlardan vazgeçememe sebebi bu, ancak bu başka bir konu.Tottenham'ın hızlı kanatlarına karşı Beşiktaş beklerinin, özellikle geçen hafta formasını geri alan Serdar'ın, ne yapacağı merak konusu. Geçen seneden beri savunma kurgusuyla öne çıkan Beşiktaş'ta Sivok-Franco ikilisinin uyumsuzluğu bariz bir gerçek. Franco, Sivok ile ne kadar uyumsuzsa Ersan ile o kadar uyumlu! Sakatlığı yeni düzelen Ersan'ın oynayabilmesi Beşiktaş'ın lehine olacaktır.

 Yarın Beşiktaş deplasmanda olacak olsa da Olimpiyat'ta oynamaktan kat kat iyidir. Futbol oynamaya ne zemin ne de hava koşulu olarak müsait olan Olimpiyat Stadı'ndan sonra White Hart Lane'in zemini Beşiktaşlı oyuncular için bir "nimet" olacaktır.

 Tottenham gibi zorlu bir rakibe karşı her ne kadar deplasmanda şans az olsa da Beşiktaş sezon başı Şampiyonlar Ligi'nde gerek Feyenoord, gerek Arsneal'e karşı oynadığı "doğru oyunun" yanında tabelayı değiştirebilirse yarın puan ya da puanlar alması oldukça mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder