2 Temmuz 2015 Perşembe

Doğru Transfer Politikası?




 Beşiktaş bu sezon ne şampiyon oldu ne de Şampiyonlar Ligi vizesini kaptı ancak oynadığı futbolla keyif verdi, yeri geldi domine etti, yeri geldi doğru oynadı, Avrupa Ligi'nde iyi iş çıkardı.
Bunu yaparken ellerinde tüm bu kulvarlar için fazla geniş olmayan, çok da güven vermeyen bir savunma ile yaptı. Bunların üstüne stad olmadığı için çok fazla kilometre kat etti, ev sahibi geçtiği maçları ya il dışında oynadı ya da seyircinin az olduğu, havanın futbola elverişli olmadığı Olimpiyat'ta oynadı. Sene başında olanlar taraftara ümit verse de sene sonu yine hüsran oldu. Hem Galatasaray hem Fenerbahçe'nin arkasında derbilerde puan alamadan, hatta gol atamadan biten bir sezon.

 Tüm bunlara rağmen transfer döneminin en çok konuşulan takımı Beşiktaş. Fenerbahçe yeni sportif direktörü ile yıldızların peşinden koşarken, Galatasaray Şampiyonlar Ligi kalitesinde bir takım kurmak isterken hem de. Beşiktaş'ın konuşulmasının nedeni yıldızların peşinden gitmesi değil, kulübe gelen tekliflerden dolayı. Türkiye'de oyuncu satılması fazla yaygın değildir, hele üç büyüklerde bir kaç yılda bir iki tane sayabilirsiniz çünkü üç büyükler alıp satmak değil, almak ve şov yapmak peşindedirler daha çok. İki sene önce Beşiktaş'a Önder Özen'in gelişi ile artık kulüplerin daha profesyonel olup olamayacağı merak edildi ama geçen sene Önder Özen'in gidişi ile bunun bir nevi "Polyannacılık" olduğu düşünüldü.

 Her ne kadar Önder Özen gitse de Beşiktaş yönetimi transferde doğru iş yapıyor gibi görünüyor. 2 sene önce Eneramo, Gökhan Süzen, Sezer Öztürk gibi yanlış transferlerin ardından Beşiktaş yönetimi aklını başına almış gibi. Tüm transferleri saymak çok uzun olacaktır o yüzden genel mentaliteye gelmek gerek, al-sat.

 Q7, Fernandes, Almeida, Bobo... Bu isimlerin ortak yanı iyi oynadıkları dönem gelen tekliflere satılmayıp ardından hepsinin bedavaya gitmesi. Gelen teklifler farklı rakam da olsa da her biri kar ettirecek cinstendi ama "Yeri doldurulamaz, gidince kim alınacak?" ya da "Bu kadar iyi oyuncuyu neden satalım?" gibi argümanlardan dolayı yollanmadılar, sonunda kulübe para getirmeden gittiler. Bu sadece Beşiktaş için değil, Türk kulüpleri için geçerli aslında. Elbette bir Porto, bir Atletico Madrid veya bir Sevilla olmak kolay değil bu konuda. Geniş scouting ağın olacak, doğru oyuncuya doğru miktarda yatırım yapacaksın, tesislerin iyi olacak, getireceğin genç oyunculara tesislerin yanı sıra belli bir plan sunmalısın. Bunların çoğu belki de hiçbiri Türk kulüplerinde yok. Ne tesisler yeterli, ne kulüplerin belli bir planı var, ne de scouting ağı geniş (ki geniş olsa bile gösteriş meraklıları yöneticiler yıldız transferi yapıyor).

 Ancak yavaş yavaş bu yanlışlar düzeltiliyor. Bazı kulüpler tesislerinde yenilenmeye, hatta yeni ve daha iyi tesisler açmaya başladılar. Scouting sistemi yavaş yavaş yayılıyor, altyapıya gösterilen ilgi ve önem biraz daha artıyor. Yeterli mi diye soracak olursanız elbette değil ama durgun olmasından çok daha iyi. Her neyse sistemin içine fazla daldık, konuyu unuttuk, Beşiktaş'a gelen bu oyuncu teklifleri ve Beşiktaş'ın son 1-1.5 yıldaki transfer politikası. Yıldız oyuncu alıp taraftarın gözünü boyamak sonra borçlanıp o oyuncuyu yollamak yerine doğru oyuncuya doğru yatırım yapılıyor. Gökhan Töre'de acele edilmedi, kiralanıp doğru fiyata alındı. Herkesin dudak büktüğü Pedro Franco Porto ve City tarafından isteniyor (ki gelmeden önce Millanioros'tayken City ilgileniyordu), Milosevic forma giyemese de U21'de gösterdiği performanstan dolayı isteniyor.

 Eğer bunlar sadece söylenti diyorsanız Demba Ba ve Atınç Nukan'ın transferleri bile yeterli. Geçen sezon 6 milyon €'ya alınan Demba Ba'ya 2 katından fazla teklif gelince beklenmeden satıldı. Yeri dolar, dolmaz o bilinemez, ancak dolmasa bile doğru karar. Elbette Ba kadar gol atacak, takıma yararlı olacak bir forvetin bulunması zor, gerek kalitesiyle, gerek bonservisiyle biraz mucizeydi Ba'nın gelişi. Bir sene oynayıp uygun teklif gelince satılması mucizeden öte bir başarı. Geçmişte olanlardan ders alındığının bir göstergesi, zaten böyle bir ekonomik durumda Ba'nın satılmaması yersiz olurdu. Ba'yı tutup risk almak yerine doğru olanı yaptı Beşiktaş, doğru fiyata al, doğru fiyata sat.

 Atınç'a gelirsek ben Ba'nın transferine olumlu bakarken Atınç için kararsızdım. Fiziği bir stoper için oldukça iyi, hatta az bulunabilecek türden. Boyunun yanı sıra yaptığı antremanlar onu güçlü yapmış. Bu sezon Avrupa'da bile almadığı hava topu yok, tam anlamıyla bir "kule stoper" oldu. Fiziğine göre hızlı, ayağı düzgün. Eğer 1-2 sene kalsaydı ve üstüne düşülseydi 5'e değil 10-15'e gidebilir miydi diye düşünmüyorum değil, tabi arada risk faktörünü saymazsak malum sakatlık bir oyuncunun gelişimini büyük ölçüde etkileyebilir.

 Atınç'ın gidişinde değinmek istediğim bir şey var, Atınç orada Beşiktaş'ta kazandığından kat fazlasını almayacak, kendi demeçlerinde dediği gibi "Planları beni etkiledi". Ayrıca Ragnick'in İstanbul'a gelip onu daha iyi yapacaklarını söylemesini de unutmamak gerek. Kısacası bir genç oyuncuyu alırken ona bir yol, bir plan göstermek çok önemli, paradan çok elinizdeki vaatler konuşur genç oyuncu konusunda. Leipzig belki Bundesliga 2'de ancak sahip olduğu finansal destek ve planlamayla çok daha yüksek noktalara erebilir, zaten Atınç demeçlerinde buna değindi. Atınç konusunda fazla uzatmıyorum, daha fazlasını bir kaç güne yazmayı düşünüyorum çünkü.

 Elde var 18 milyon € ve yapılması gereken 4-5 transfer, bir de basında çıkanlar var tabi. Ne kadar doğru bilinemez, basın bu iki teklif ardından haber olsun diye uyduruyor olabilir, ancak Beşiktaş'ın yetenekli ve potansiyelli oyuncularının Avrupa takımlarının radarına yakalanma olasılığı da bir hayli yüksek. Elbette al-sat taktiği önemli ama bunu dengeli yapmak daha da önemli. Eğer 6-7 oyuncu satıp yerine bir o kadar da oyuncu alırsanız takım için kimyasını, dengesini yakalayamayabilirsiniz, hatta iyice bozabilirsiniz. Zaten defans konusunda benim endişem bu ama ona bugün değinmeyi pek düşünmüyorum, malum yazı uzun oldu. Doğru transfer politikası bulundu diyemem çünkü yorum yapmak için erken ancak en büyük dileğim bu doğru transfer politikasının devam etmesi, sistemleşip oturması  ve bu ülkede birilerinin daha örnek alması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder