Jose Mourinho kuşkusuz futbol tarihinin en iyi teknik direktörlerinden birisi. Zaten 2 Şampiyonlar Ligi ve 3 Premier Lig şampiyonluğu kazanan birisi için aksi iddia edilemez. Yine de bu, Portekizli'nin eksikleri olmadığı anlamına gelmiyor. Üstelik en büyük eksiği, onun karakteristik özelliği ile en büyük artısının birleşimiyken...
Jose Mourinho eski tip teknik direktörlerin mentalitesine daha yakın dersek pek de yanılmış olmayız. Önceliği savunmanın güvenliğine-gol yememeye verir, oyuncuların yeteneklerinden çok sahada verdiklerine ve çabalarına bakar - ki bu yüzden geçen sene Martial gibi yetenekli bir oyuncunun aldığı süre, yeteneği Man United seviyesinde olmayan Marouane Fellaini ve Antonio Valencia'nın aldığı süre kadar. Yeteneklerinizin yanı sıra mücadele etmeli, özverili olmalı ve savunmaya katkı sağlamalısınız. Jose'nin oyunculardan bu beklentileri, onun mükemmel takımını oluşturuyor. Savunmada açık vermeyen, yenilmemeyi garantileyen sağlam bir takım. Buna en iyi örnek olarak ikinci Şampiyonlar Ligi'ni kazandığı Inter'i örnek verebiliriz. Rakibi güçlü ve kalabalık savunması ile yorarken, çıktıkları hızlı ve etkili kontralarda aradıkları gollerle kupaya uzanmışlardı. İnanmıyorsanız yarı finalde eledikleri Barcelona ve finaldeki rakipleri Bayern Münih'e sorabilirsiniz.
Yine de Jose Mourinho, dünyanın en defansif anlayışlı teknik direktörü değil. 2011-12'de Mourinho önderliğindeki Real Madrid, iki rekor kırarak şampiyon oldu: bir La Liga sezonunda toplanan en çok puan (100) - ertesi sezon Barça bunu egale etti - ve bir La Liga sezonunda atılan en fazla gol (121). Üstelik Real o sezon göze hoş gelen bir futbol sergilediğinde Mourinho, hücum konusunda da oldukça iyi olduğunu ispatladı. Yine de eski kalecinin Real dönemi o kadar da güzel geçmedi. Kazandığı bu tek lig şampiyonluğund an önce Copa Del Rey'i, daha sonra da Supercopa'yı kazansa da Guardiola'nın Barça'sına 5-0 kaybederek El Clasico'da son yılların en büyük mağlubiyetini aldı. Takımın efsanevi ve önemli isimleriyle (başlıca Casillas, Ramos ve Ronaldo) ile sorun yaşadı, zamanla soyunma odasındaki hakimiyeti kaybetti. Kulübün hedeflediği onuncu şampiyonlar ligi kupası da kazanılamayınca taraflar ayrıldı.
Daha sonra gittiği Chelsea'de ilk sezon şampiyon olsa da benzer sorunlar yaşadı ve yolu sürpriz bir şekilde Manchester'ın kırmızı tarafına vardı. Ferguson sonrası bir türlü doğrulamayan United, Jose ile Premier Lig'de isteneni veremese de UEFA Kupası'nı kazanarak Şampiyonlar Ligi biletini aldı. Ancak ortada belli bir sorun vardı, takımın hücumdaki etkisizliği. Geçen sezon Premier Lig'i altıncı bitiren United, ligde yalnızca 54 gol attı. Üstündeki beş takımın yanı sıra yedinci Everton ve dokuzuncu Bournemouth, United'dan fazla gol attı. Üstelik oynadığı 38 maçın on beşinde berabere kalan United, bu alanda geçen sezon liderdi. Ancak istatistikler tamamen kötü değil. Tottenham'ın ardından ligin en az gol yiyen takımı (29) ve yine Tottenham'ın ardından şampiyon Chelsea ile beraber ligin en az kaybeden (5) ekibi oldular.
Bu sezon şampiyonluğun en büyük adaylarından United'ın sorunu oldukça açık: üretememek ve gol bulamamak. Gol yollarındaki sıkıntıyı aşmak için Everton'dan 85 milyon €'ya alınan Lukaku sezona oldukça iyi başladı. Üstelik Martial ve Rashford da geçen sezona göre oldukça iyi görünüyor. Beklentileri yerine getirebilmek ve şampiyonluk yolunda ilerleyebilmek için geçen sezonki beraberliklerin azaltılması şart. United geçen sezon sekiz maçta ağları bulamadı. Dışarıda Liverpool, Manchester City, Southampton ile berabere kalırken içeride Burnley, Hull ve West Brom maçlarından gol sesi çıkmadı. Diğer iki maçta da yenildiler (Chelsea 4-0, Arsenal 2-0 ikisi de deplasman). United şampiyon olmak istiyorsa ilk olarak - özellikle içeride - ligin alt ve orta sıra takımlarını mağlup etmeli. Peki United bunu yapıp şampiyonluğa oynayabilir mi?
United elbette bunu yapabilir ancak geçen sezona göre biraz daha fazlasını yapmaları gerekebilir çünkü en büyük rakipleri şehrin diğer takımı City. Üstelik Mourinho'nun karşısında tercümanlık günlerinden Barcelona'dan dostu ve menajerlik günlerinden yine Barcelona'daki rakibi Pep Guardiola var. Geçen sezon iki Manchester ekibi de yeni hocalarıyla bekleneni veremezken bu rekabet biraz gölgede kaldı. Ancak yeni PL sezonunun başlaması ve iki takımın harika performansı ile kıyaslar erkenden başladı, şampiyonluk adayları çabucak belirlendi. İki takım da 20 gol barajını aşarken (sekizinci haftada City 29, United 21 gol buldu) City bir adım daha önde görünüyor. Gerek daha kaliteli kadro, gerek takımın Pep'in hücum oyununu anlayıp uyum sağlaması bunda önemli bir faktör. United ise geçen sezona göre alt ve orta sıra ekipleri rahatça geçti. Ancak ortada hala bir sorun var. Jose Mourinho.
Demiştik ya karakteristik özelliği ile en büyük artısı belki de onun en büyük eksiği diye, işte oradayız. Mourinho'nun inadı/hırsı + savunma oyunu. Barça'ya 5-0, geçen sezon Chelsea'ye 4-0 yenilse de Mourinho'nun büyük maçlarda planı çok açıktır, hatta asıl planının daha da katı versiyonudur: pozisyon verme, gol yeme, ne yapıyorsan yap yenilme. Jose büyük maçlarda 0-0 zaman zaman yeterlidir. Bu Cumartesi Liverpool'a karşı bunu gördük. Elbette lig uzun bir maraton. City de fikstürün ileriki dönemlerinde tökezleyebilir ama Mourinho'nun taktik inadı United'a pahalıya patlayabilir. Liverpool'un en büyük zaafiyeti savunma iken, Mourinho zorlamadı, saldırmadı. Mane'nin yokluğuna rağmen Liverpool hücumu güçlü olsa da bu kadar geriye yaslanmak, Liverpool'un en büyük eksiğinden yararlanmamak demek. Özellikle ikinci yarıda Liverpool'un oyununu kabullenme, hatta kontraya bile çıkamamak United için oldukça kötü bir görünüm oldu. Skordan çok, seçilen taktik ve sergilenen oyun büyük hayal kırıklığı oldu. Eğer Pep'in mükemmel hücum takımı alt edilmek isteniyorsa Mourinho'nun 85 milyonluk Belçikalı golcüsünden, rekor transferi Paul Pogba'dan, genç yetenekleri Martial ve Rashford'dan hatta Mourinho'nun 'acil durumda kırınız' olarak kullandığı Fellaini'den fazlasına ihtiyacı var; inadını kırmasına. Çünkü bazı maçlarda 0-0 yeterli olmayabilir. Şampiyonluk yolunda savunma değil, yüksek bir hücum gücü gerekebilir. Tıpkı Real Madrid'de rekorlar kırıp şampiyon olduğu o tek sezon gibi.
Manchester'dan bir kazanan çıkıp çıkmayacağını öğrenmek için daha 30 maç var. Mourinho'nun her zamanki planı işleyecek mi yoksa geçen sezonki gibi garip bir beraberlik sayısı mı ortaya çıkacak bunu sezon sonu göreceğiz. Mourinho'nun inadı mı galip gelecek yoksa Pep'in hücum oyunu mu? Ya Glory-Glory Man United ya da 0-0 Man United...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder