18 Mayıs 2014 Pazar

GARİP BİR SEZON




 Sezon başında herkes ümitliydi. Takıma Slaven Bilic'in getirilmesi, Önder Özen'in futbol direktörü olması ve "yapılanma" kelimesi herkesi heyecanlandırıyordu ve o siyah günlerin geride kalıp, beyaza, aydınlığa gidileceğini düşünüyordu herkes.
Gerçi Beşiktaş taraftarı olarak her sene beyaz ümit edilir ama sezon sonunda her şey siyahtır. Umutludur Beşiktaş taraftarı. Yapılan transferler ise kadroyu güçlendiriyor ve geçen sene olmayan kadro derinliğini arttırıyordu. Geçen sene kalesinde gördüğü gol sayısında kulüp tarihi rekoruna sahip olan Beşiktaş, bu sezon kalesini Tolga Zengin ile sağlama aldı. Tabi buna Trabzonspor'un Onur'a sahip olması ve Tolga'nın yedek kalmak için fazla iyi olması da bir etken. Tolga oldukça iyi bir sezon çıkardı ve kurtardığı maçlar oldu. Ayrıca kişiliği ile "Beşiktaşlılık Duruşu" sıfatına tam anlamıyla uydu. 

 Çok fazla maaş istediği gerekçesiyle gönderilen Hilbert'in yerine Serdar Kurtuluş geldi. Hilbert, bir açıktan devşirme olduğu için Serdar'ın hücuma onun kadar destek veremeyeceği açıktı ama alınırken onun savunmada verdiği açıkları daha az vereceği düşünüldü. Serdar'ı eskiden Beşiktaş'ta oynadığı zaman beğenirdim ama ne yazık ki çok ağırlaşmış. Hamle yapması, dönmesi o kadar uzun sürüyor ki rakibi topu alıp gidiyor. Zaten Galatasaray maçında yaptığı hatadan sonra çoğu kişi onu sildi. Bilic bir süre onunla devam etse de daha sonra Atiba veya Necip'i sağ tarafta denedi. Hatta Dany bile Bursa maçında sağ bek oynadı. Yine defansa bir takviye yapıldı. Bu yapılanma kelimesine en çok uyan transferdi belkide. Farklı bir kıtadan Pedro adında bir oyuncu getirildi. Çoğu kişinin tanımadığı bir oyuncu. Denilenlere göre topla arası iyi olan, teknik bir stoperdi. Geriden top çıkarma işini yapabilecek olan Pedro, takımından ayrılırken kaptandı, daha 22 yaşındayken! Pedro yarım sezon oynatılmadı. Neden bilinmez. Belki fizik gücü yetersizdi, belki yeni bir kıtaya, ülkeye, lige alışması gerekti, bilemiyorum. Devre arasında "Pedro neden oynatılmıyor? Boşuna harcanan para" lafları dönse de ikinci yarı sergilediği performansla iyi bir transfer olduğunu ve gelecekte iyi işler yapabileceğini gösterdi. Yerinde hamleleri ve top kabiliyeti ile Ersan ile beraber arka tarafta iyi iş çıkardı. Yine defansa yapılan bir diğer takviye, Ramon Motta. Transferin son günlerine kadar sol bek bulunamadı. İsmail Köybaşı geçen sene sakatlıkları dolayısıyla oynayamadı ve yerinde oynayan Uğur Boral sol bek oynarken çok açık verdi takım, belki de bu yüzden en çok gol yediği sezon oldu. Devre arası alınan Gökhan Süzen çare olamadı, hatta Emre Özkan onu kesti. Transferin son günlerinde "Bek olacaksa latin olsun" sözüne uygun Ramon Motta geldi. Yine çoğu kişi tanımıyordu. Hatta hakkında video ararken zorlandım ve iki şey öğrenebildim, atağa katılmayı sevdiği ve agresif bir oyuncu olduğu. Yerdeki rakibini tekmelediğini düşünürsek, oldukça doğru bir tespit. Ligde başta agresif olmasına rağmen daha sonra (belki de uyarıldığı için) sakinleşti, süt dökmüş kediye döndü. Zaman zaman sert oynasa da, iki kırmızı kart görse de fazla agresif olmadı. Sol arkadan, sol öne yaptığı bindirmelerle zaman zaman Olcay'ı rahatlattı ve 2 gol 4 asistlik bir performans gösterdi. 



 Atiba Hutchinson... Atiba'yı fazla tanımıyordum ama içimde "Faydalı olacak" hissi vardı. Neden bilmem. Bazı oyuncular öyledir, hissedersin ve doğru çıkar. Atiba da öyle oldu. Atiba asıl mevki ön liberoda Veli ile harika işler çıkardı ve orta sahada takımın kalbi oldular adeta. Takıma kan pompaladılar. Yaptıkları presin yanı sıra, pas alışverişinde yararlı oldular. Sezonun sonlarına doğru verimi düştüğü doğru ancak Atiba'nın adeta yırtık giysilerdeki "yama" gibi olduğunu söyleyebiliriz. Sağ bek oynadık, sol bek oynadı, sağ açık oynadı... Son haftalarda stoper oynayabilir dedim ama Veli-Atiba'yı bozmayıp Jones'u stopere çekti Bilic. Bunun yanı sıra, forvete iki takviye yaptı Beşiktaş. Eneramo ve Ömer Şişmanoğlu'nu aldı. Eneramo konusunu açmak gerekirse, gerek vardı ama ona gerek yoktu. Kalbinde çıkan sorun, sakatken alınması, takıma geç katılması ayrı bir kenara, Beşiktaş'ın oyuncusu değil. Eneramo güçlü bir oyuncu, hızı fena değil ama oyun zekası düşük. Emenike'nin daha yavaş versiyonu diyebiliriz. Emenike hızından dolayı iş yapar ama Eneramo yapmaz. Şans verildi mi derseniz, verilmedi ancak sezonun başından beri karşı olduğum bir transferdi. Zaten devre arası Karabük'e kiralandı ve orada da bize gol atıp mağlup olmamıza sebep oldu. Bu arada Sivasspor'un serbest bıraktığı Eneramo'yu alırken Sivasspor Utaka'yı aldı ve yaptığı iş ortada. Şu ana kadar yazdığım yanlış transferlerden birisi. Ömer ise yedek forvet olarak alındı. Oyuna girip tabelaya etki edebilecek oyuncu olarak. Geçen sene Antalya'da yedekten girip goller attığı oldu. Yeni "Nöbetçi Golcü" denildi hatta. Fazla şans bulmasa da biri kupa olmak üzere 3 gol attı. Eskişehir gibi kritik bir deplasmanda attığı golle alınan üç puan önemliydi. Kadro genişliği açısından iyi bir transfer oldu.

 Kerim Frei... Bu sezon bonservisine en çok verilen oyuncu. 3.150.000 € verildi ancak neredeyse hiç oynatılmadı. Ya sonradan girdi ya da kulübede kaldı. Bilic, Franco'da yarım sezon yaptığı inadı onda tüm sezon yaptı. Kanatta onun yerine Atiba'yı onun yerine tercih etmişti. Dün ilk 11'de başladı, gerçi nedeni Bilic'in inadını bozması değil Veli'nin ısınırken sakatlanması,  iyi bir performans sergiledi. Adam eksiltme özellikleri iyi, hızlı ve teknik bir oyuncu. Oyunun içinde kaybolma gibi bir eksisi olsa da aniden yapacağı bir kaç  hareket ile tabelaya etki edebilecek bir oyuncu, ki oyunda önemli olan tabeladır. Oyunun içindeki süreklilik öğretilebilir, bu zamanı arttırabilirsiniz ama Kerim'deki yetenekler öğretilebilecek bir şey değil. Bu çocuğun üstüne düşülmeli ve daha çok zaman almalı. Olcay sezon içinde devamlılık gösterse de zaman zaman performansı düşüyor ve maçın içinde adeta yok oluyor, işte bu gibi zamanlarda maç içi hamle veya ilk 11 olarak Kerim oldukça iyi bir seçenek yaratır. Ayrıca genç ve aç bir oyuncu, yani çalışacak, rekabet yaratacak bir oyuncu. 

 Gökhan Töre kiralandı. Bonservis ücreti yüksek olsa da bu sezon kesinlikle alınması gerektiğini düşündüğüm bir oyuncu. En iyi Türk kanat oyuncusu olduğunu düşünüyorum ve henüz 21 yaşında. Ne yapıp, ne edip alınmalı. Alınacak bir yıldızdan daha önemli bana göre çünkü bu sezon önemli rol oynadı. Kariyerinin en iyi sezonunu geçirirken takıma yardımı çok fazla oldu. Adam eksiltmesi, dripling ardından şut çekebilme özelliği oldukça iyi ama top ezip, pas vermediği ve atakları yediği de oluyor. Bu zamanla aşılabilecek bir şeydir. Zamanla kafasını kaldırıp oyunu görecek ve fırsatları daha iyi değerlendirecektir. Bonservisi alınmazsa zaten rakipler bu yabancı sınırından dolayı onu direkt olarak kapacaktır. 



 Neyse, çok uzattım. Transfer değerlendirmesi gibi oldu. Sezer'e giremiyorum çünkü bir şey görmedik ne yazık ki. Tek gördüğümüz hakkında sezon boyu çıkan haberler. Toraman ile ettiği kavgadan sonra kadro dışı kalmasından dolayı forma şansı bulamadı. Ne o ne de Toraman takıma katkı yapabildi. Zaten  kendisi de Eneramo gibi yönetim transferi. Her ne kadar "yapılanma" dense de, futbol direktörü olsa da yöneticilerimiz işin içine girmeden yapamıyorlar. Boşu boşuna giden 1.5 milyon € + maaşı. 

 Takım sezonu Trabzonspor derbisi ile açtı. Stat yoktu, takım kışın buz tutan, rüzgardan futbol oynanmayan, yolları dolaya dolaya gereksiz uzatan Olimpiyat Stadı'nda oynayacaktı. Tolga Zengin'in de dediği gibi "İsminde Atatürk olması harici hiç bir güzel yanı yok". Buna rağmen takım sezonun ilk maçında o statta Trabzonspor'u yendi. Galatasaray derbisine kadar olan 3 maçı da kazanıp dörtte dört yaptı ve taraftarlarına umut verdi. Galatasaray maçında da 1-0 öne geçilse de Galatasaraylılar, Serdar'ın cömert sunumunu kaçırmadı. Zaten son dakikalarda olanları biliyoruz. Beşiktaş'ın bu sezon başına fazlasıyla gelen garip olaylardan ilki oldu. Takım bu maçtan sonra stat kapama cezası aldı, Bilic sözde küfrettiği için ceza aldı ve iyi başlangıca rağmen takım psikolojik olarak çöktü. Zaten ertesi maç bu sezon küme düşen Antalyaspor'a kaybedildi ve Galatasaray maçından sonraki 5 maçtan sadece biri kazanılabildi. Daha sonra alınan iki galibiyet ve Kadıköy'de kıl payı kaçan zafer ile beraber takım sanki yavaş yavaş dönüyordu ama şampiyonluk için fark biraz açılmıştı. 

 Fenerbahçe derbisinden iki maç sonra bir başka garip olay oldu, hatta onu iki yapalım. Belki de hiç olmamış bir şey oldu Kasımpaşa maçında. İçeriye gelen ikinci topu Donk eline alıp Almeida'nın ayağındaki topa attı. Ardından ne kırmızı kart verildi, ne de penaltı. Kasımpaşa topu Tolga'ya geri yolladı. maçın ileri kısımlarında da Fernandes'e saldıran taraftar Fernandes'in adeta küsmesine neden oldu. Fernandes'in zaten takım ile ilişkileri iyi değildi, ve o andan itibaren Beşiktaş defteri onun için resmen kapandı. Her ne kadar bu sezon fazla iyi olmasa da, eski çevikliğini ve hızını kaybetmiş olsa da yaratıcı oyuncu bazından bir kayıp oldu bu. Sezon arkadan oyun kurabilen, box to box oyunu iyi yapabilen Fernandes 10 numaralı oynatınca verimi az oldu. Gariptir ki o adam ceza almadı, ne de "Donk mağdur" sözü ağızdan çıktı. Neyse ki bu maç tekrar edildi. 



 Derken devre arası geldi çattı. Takıma yaratıcı oyuncu lazımdı ve Serdar sağ bekte olmuyordu. Toroman-Sezer kavgasından dolayı kadro dışı kalan iki oyuncu takımda eksik yaratıyordu. Planlamaları bozmuştu bu. Bir şey de düzgün gitmezdi zaten. Sivok'un da sakatlanması ile beraber stoper ihtiyacı doğdu. Lescott, Heitinga derken Dany transfer edildi. Bazı parametrelere uyuyordu, hızlıydı, çabuktu, bedeli yoktu ve zararı olmayacaktı, finansal dolaylı olarak oldu aslında, ancak rakibinden oyuncu kiralamak biraz abes kaçmıştı. Önder Özen başka tür stoperler almak istediğini ama bütçenin bu olduğunu söylemişti. Onun transferi olduğu için ağır eleştirildi ancak fark edilmesi gereken bir şey var, "Ne kadar ekmek, o kadar köfte" ve bu kadar ekmeğe bu kadar köfte oluyordu! Tek hüsran bu olmadı tabi, Ronaldinho ile heyecanlanan taraftar coştu ama yanlış transfer yönetiminden dolayı ülkemize çeşitli gazeteler ile her sene gelen R10, belki de şu ana kadar bir Türk kulübünün yaptığı en ciddi girişimin ardından girmedi. Halbuki para konusunda Beşiktaş'ın teklifi daha iyiydi, Scolari ona Avrupa'ya gitmesini önermişti. Gelseydi çok fark yaratırdı, sonuçta kariyerinin son Dünya Kupasına gitme amacı var ancak gelmedi, buraları deşmeye gerek yok. Gereken bu transferin 1 hafta uzaması, gereken yöneticilerin gördükleri her mikrofona konuşması, gerek geçmişten kalan vakalardan (maaşların ödenmemesi) dolayı bu transfer gerçekleşmedi. Lodeiro derken ilginç bir şekilde Jones geldi. Jones mücadeleci, daha çok defans yönü ağır basan bir oyuncu. Bu iki isim konuşulurken ve ciddi anlamda ilerleme varken neden farklı bir tip oyuncu alındı, hala anlayabilmiş değilim. 

 Takım ikinci yarı dörtte dörtle başladı. İptal edilen Kasımpaşa maçını 3-0 kazanan Beşiktaş bir deja vu yaşadı ve Galatasaray'a yine ilginç bir şekilde kaybetti. Galatasaray'dan kiralanan Dany, sokakta futbol oynayanların bile yapmayacağı bir müdahaleyi ceza sahası içinde yapınca penaltı oldu ve penaltı gole çevrilince maçın skoru belirlendi. Maç içinde iki kalecinin de sakatlandığını söylersem Beşiktaş'ın şanssızlıklarının devam ettiğini görebilirsiniz. 



 Daha fazla uzatmaya gerek yok. Hem Galatasaray, hem Beşiktaş şampiyonluktan uzaklaşmış ve tarihin en önemli ikinciliği için savaşıyordu. 2. olanın direkt olarak Şampiyonlar Ligi gruplarında başlaması önemi arttırıyordu. Beşiktaş en kötü bunu hedefliyordu zaten ancak resmen kendi elleri ile verdi. Hakem hataları oldu mu? Çok fazla. Şanssızlıklar oldu mu? Çok fazla. Garip bir sezon muydu? Aşırı derecede. Stat var mıydı? Yoktu. Peki bunlar bahane mi? Hayır. Bakılırsa evinde 8 puanı gereksiz kaybetmişsin. Üstelik bunlar derbi de değil. Geçen sene gibi son dakika yediğin goller başına dert olmuş (Konya ve Karabük deplasmanında bu şekilde giden puan 5). Bu 13 puandan alacağın 4 puan sana 25 milyon €'yu garanti edecekti. Beşiktaş o ikinciliği adeta kendi elleri ile verdi. Kabul etmek gerek, oyuncular her zaman gerektiği mücadeleyi vermedi. Olcay 8 gol, 9 asist yapsa da sezonun çoğunda kayıptı, özellikle ikinci yarıda. Oyuna çok fazla dalıp, verkaç yapmayı, boş alana kaçmayı unuttu. Almeida iyi başladı ama yine yarım sezon oynadı. Oğuzhan gerek gençliğinden, gerek zaman zaman tek kalmasından dolayı yetersiz kaldı. Mustafa, bir Aaron Ramsey olamadı. Ramsey geçirdiği sakatlığın ardından kendine geldi ve bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen skora çok fazla etki etti. Mustafa hala cesur, mücadele ediyor, ama öz güveni yok, onu geri kazanması lazım. Holosko artık yeterli değil, 8 yabancı sınırlaması varken ne yazık ki Holosko'nun takımda yeri yok. Bir de şunu hala çözebilmiş değilim. Futbol artık bir top oyunundan fazlası, taktiksel bir oyun. Oyuncularda taktik gereği sahada yer değiştirmek, markajdan sıyrılmak zorunda. Eksik bölgeye yardıma gidip oradaki kanamayı durdurmalı. Ne yazık ki takımın çoğu hala olduğu yerde top bekliyor. Halbuki basip bir kaç ver kaç ile gole gidilebileceğini bir kaç kez gördük bu sezon. Tabi tüm suç oyuncularda değil, Bilic ve yönetim de bazı konularda suçlu. Bilic taktiklerinde kısır kaldı, sanki B planı yoktu. Oyuncu değişiklikleri hep aynıydı. Rakip eğer iyi incelerse takımı çözmekte kesinlikle zorlanmazdı. Bazen yeterince cesur olamadı. Yönetim transferlerde zaman zaman hata yaptı. Jones gerekli değildi, Dany yanlış bir transferdi, boş yere paralar harcandı vs. Kısacası bu sezon tüm şanssızlıklara rağmen 2. olabilir miydik? Rahatlıkla. Ama biz bunıu vermeyi tercih ettik. Halbuki Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan katılma hem futbolcular için bir şans, hem de kulübün finans bazında rahatlaması için büyük bir fırsat. Yine ümit dolu bir sezon hüsranla sona erdi. Bu sezonun hem "siyahları", hem "beyazları" oldu. İşte:

SİYAHLAR:

Yaşanan gariplikler (Galatasaray maçında çıkan olaylar, Donk olayı, Fernandes'e saldıran taraftar, Gökhan Töre'nin vurulması)
Yanlış transferler (Dany, Jones-kısmen-, Sezer Öztürk, Eneramo)
Bilic'in taktiklerinde stabil olması ve kadro seçiminde adeta inat etmesi
Disiplinsizlik (Bir derbiden sonra gecenin dördünde futbolcunun barda olması gibi)
Lider eksikliği (Ki bu disiplinsizliğe de neden oluyor)
Stadın olmaması
Yöneticilerin yönetememesi
Yöneticilerin her şeye karışması (Önder Özen olmasına rağmen yapılan Eneramo ve Sezer transferleri örneğin)
Krizlerin iyi yönetilememesi (Fernandes, Sezer-Toraman)
Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılamamak


BEYAZLAR:

Tolga Zengin, Atiba Hutchinson, Pedro Franco, Ramon Motta transferleri
Oğuzhan'ın daha çok sorumluluk alması
Onarılan defans hattı
Geleceğe yönelik iyi adımlar atılması 



 Aslında çok fazla siyah varmış. Bu kadar beklemiyordum. Çoğu da yönetimin yapması gerekenleri yapamamasından kaynaklanan sorunlar. Bu sezon başarısız sona erdi. Neyse ki alışığız deyip kestirip atmamak lazım, çünkü rakipler ilerlerken, biz yerimizde bile sayamıyoruz, geri gidiyoruz.

 Diyecek bir şey kalmadı. Sadece hayırlısı olsun demek kaldı. Umarım bu seneki hatalar teşhis edilip bir daha tekrarlanmaz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder