24 Mayıs 2014 Cumartesi

MÜCADELE-UMUT=0



 İki Madrid takımının Şampiyonlar Ligi Finalinde karşılaşması büyük bir olaydı. İlk kez aynı şehrin iki takımı bu organizasyonun finalinde karşılaşıyordu. Sağlam defans kurgusu ve kontra atak oyunu olarak birbirine benzeyen iki takımın
başka bir benzer yanı yoktu (aynı şehirden olmalarını saymıyorum). Real Madrid yıllardır finansal olarak güçlü, istediği oyuncuyu alan bir kulüp olurken Atletico Madrid, Real ve Barça'dan sonra ligin en iyi takımıydı. Özellikle son yıllarda kazandıkları ile takdir topluyorlardı ama daha fazlası yoktu onlar için. En fazla Copa Del Rey. Ancak Simeone bu sezon bunu değiştirdi. Mücadeleci bir takım yarattı, vazgeçmeyen bir takım. Sağlam savunma yapıp, hep birlikte hücuma kalkan, hep birlikte savunma yapan bir takım. Real'in aksine Bale, Ronaldo, Di Maria, Modric gibi aniden kilidi açabilecek büyük yetenekleri yoktu. Diego Costa, Arda Turan, Koke gibi yıldızları olsa da onlar Real'in yıldızlarının seviyesinde değildi. Ama bu sene Simeone ve öğrenciler her şeyin yıldız olmakta olmadığını gösterdi. Son hafta Barça'yla Nou Camp'ta berabere kalıp La Liga'yı kazanan Atletico bu sefer Şampiyonlar Ligi'ni istiyordu.

 İki takım da maça dengeli başladı. Atletico'da takımın önemli isimlerinden Arda Turan sakatlığından dolayı kadroda yoktu. Diego Costa mucizevi bir şekilde maça ilk onbirde başlasa da 9. dakikada oyundan çıktı. Belki de bu Atletico için daha iyi oldu. Madrid savunmacıları onu ekstra bir markaj altına alıp etkisiz hale getirebilirlerdi. Üstelik sakat sakat oynayan Costa bununla baş edemeyip takımını adeta 10 kişi bırakabilirdi, ancak yerini Adrian'a bıraktı.Bu da Atletico'nun tek düze olabilecek oyununu engelledi. Real bazı şanslar buldu. Bale ve Di Maria bir kaç kez topu sürüp ileriye taşıdı ama Madrid son pasları iyi yapamayınca değerli olabilecek pozisyonları bulamadı. Atletico ise oyunu biraz kendi sahasında kabullenmişti. Kontra arıyordu. Eğer Real Madrid öne geçseydi Atletico daha fazla hücum yapmak zorunda kalacaktı ve bu da Madrid'e istediği oyunu oynatacaktı. Kontra atağa çıkacak olan Madrid, Bale-Ronaldo ve Di Maria ile hızlıca topu ileriye taşıyıp golleri atacak ve farkı açacaktı. Di Maria, dakikalar geçtikçe daha etkili olmaya başladı. Topu alıp taşıyordu ama bir türlü etkili bir atak gelmiyordu. 31. dakikada bir kontra denemesinde yapılan pas hatası Atletico'ya pahalıya patlayacaktı ama Bale maç boyu harcadığı 3 pozisyondan ilkini harcıyordu. Bundan beş dakika sonra ise Nou Camp'ta beraberliği getiren golü atan, kilit maçların adamı Godin golü atıp takımını öne geçirdi. Tabi Casillas'ın hatası da burada büyük pay sahibi. Topa çıkmakta kararsız kalan Casillas ileride yakalanınca tüm çabalarına rağmen golü engelleyemedi.

 Atletico öne geçince Real yüklendi ama Atletico takım halinde defansa devam edip disiplinden taviz vermedi. İkili mücadelelerin çoğunu alan Atleticolular oluyordu. Takımın mücadeleci, sert, vazgeçmeyen yapısı burada kendini belli ediyordu. Ayrıca gününde olmayan Bale, Benzema ve Ronaldo'yu iyi savunan Atletico savunmacıları onlara şans tanımıyordu. Tek ümit Di Maria'nın yaratacağı tehlikelerdi.

 İkinci yarıda Khedira çıkıp Isco girdi. Ancelotti risk aldı burada. Ayrıca Marcelo'yu da oyuna soktu. Takım artık daha hücumcu olmuştu. Fırsat tanımayan Atletico savunmasını belki de Isco-Modric yaratıcılığı ve Di Maria deliciliği ile geçecekti Madrid. Atletico fazla fırsat vermedi. Zaten Madrid eline geçen fırsatları harcadı. Bale oldukça cömert davrandı maç boyu. Dakikalar geçtikçe daha fazla atağa çıktı Madrid ancak gol gelmedi. Son 20 dakika boyunca yapılan baskı maçın bitimine 2 dakika kala golü getirdi. Münih'te 2 gol atan Ramos yine sahneye çıktı ve maçı uzatmalara götürdü.

 Son dakika golü Atleticoluları büyük bir şoka sokmuş olmalı ki uzatma dakikalarında varlık gösteremediler. Simeone'nin o vazgeçmeyen, pes etmeyen takımı sanki teslim olmuştu. İlk uzatma devresi boyunca Real daha baskılı oynadı ancak golü bulamadı. İkinci uzatma devresinde Di Maria'nın harika adam eksiltme yeteneği ve Bale'ın pozisyonu takip etmesi ile Madrid öne geçti. Bu Atletico'yu daha da çökertti. O gol adeta umutlarını aldı ki umutlar gidince mücadele de kalmadı. Zaten tüm maç boyu topa basan, pres yapan, mücadele eden, bireysel olarak değil, takım halinde savunan Atletico birden durdu. Zaten Marcelo'nun golü buna örnek. Neredeyse bütün boşta kalan topları alan bir takım nasıl olur da Marcelo'nun o topu öylece alıp sürmesine ve gol atmasına izin vermişti? Marcelo önünü boş bulunca sürdü ve şutunu çekip golü attı. Bu da fişi çekti zaten. Maçın skorunu ise Ronaldo attığı penaltı ile belirledi, 4-1.

 Simeone ve öğrencileri ikinci kupayı alamadılar. Kendilerini Copa Del Rey'in dışına iten Real'e kaybettiler. Son dakikalarda yedikleri gol onları adeta çökertti. Atletico ilk defa bu kadar çaresiz ve ruhsuz göründü bana. Maçlarında zaman zaman futbol zevki ve kalite olmasa bile her zaman mücadele vardı ama bu talihsiz gol bunu onlardan alıp götürdü. Umarım bunu atlatıp seneye yine aynı şekilde oynarlar ve La Liga'yı o domine lige geri döndürmezler. Ne olursa olsun, kupanın ucundan döndüler ve harika bir iş çıkardılar. Real ise yıllar sonra Şampiyonlar Ligi'ni kazandı. Ramos ve Di Maria maçın kahramanları oldular. Tebrikler Madrid.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder